….Ve ne zaman isterseniz aşk ı, o kadar uzaklaştırırsınız kendinizden.. Aşk istenince var olan bir şey değildir. Sizi yanlış tercihler yapmaya sürükler. Aşık olmayı istemeyin, aşık olduğunuzu hissedin..Zaten eminim hepiniz birine ya da bir şeylere aşıksınız eminim.En büyük aşk yaratıcıya duyulan aşk'tır..Zaten hayatınızın aşkını bulduğunuzda yeniden yaratılıyormuş gibi gelmiyor mu?Aşık olduğunuz kadın-erkek tanrısal bir güce sahip olmuyor mu?Taparcasına sevmiyor muyuz o'nu? Dua etmiyor musunuz ona , şükretmiyor musunuz? Tanrının yeryüzünde şekillenmiş hali gibi gelmiyor mu o ?
- Ne diyor lan bu? dedi Sezai kıpkırmızı bir suratla..' Bence artık müdehale etme zamanı geldi..' 'Ben karışmam abi' dedim.
Sonuçta Halil, Sezai den bu söyleşiye karışmamasını rica etti Sezai de hiç itiraz etmeden kabul etti..Şimdi durduk yere ortamı germenin hiç bir anlamı yoktu.Şunun şurasında bi yarım saat daha anlatacak ve bitirecekti söyleşiyi.Açıkçası bende büyük bir sıkıntıyla bekliyordum bitirmesini..
-Şunun şurasında yarım saat kaldı,bende senin gibi bekliyorum germe ortamı ve sabret..
-Nasıl sabredeyim oğlum? Söyleşi yaptığı insanların en büyüğü 13 yaşında.Ve anlattığı şeylere bak! Bu salağa bunu bi hatırlatmak lazım..
-Sen bu söyleşinin 9-13 yaş aralığın'da çocuklar olacağını bilmiyor muydun da Halil e bıraktın o zaman? Ben zaten böyle bir atmosfer olacağını tahmin ediyordum..
-Madem tahmin ediyordun da ne diye itiraz etmedin g.t
-Ağzını bozma Sezai'cim..Beni bu tarz paylaşım konularına karıştırmayın diye defalarca söyledim.Ben sizin bu tek beden buluşmanızın denge kısm..
-S.ktir lan dengeymiş.En büyük dengesiz sensin adamı sinirlendirme..Karışma madem sen.Ben bu gidişe bir dur diyeceğim.Yoksa bu çocuklar burada ilk ciddi bunalımını yaşayacak.
-Peki abicim karışmıyorum ben.Ne haliniz varsa görün..
Sezai'yle biz bu tartışmaları yaşarken Halil anlatmaya devam ediyordu. Konu iyice depresif bir hal almış , Halil ayrılıklara, ayrılıkların acımasız taraflarına, ayrılıkların hep hayatımız boyunca olacağına, hepimizin bir gün sevdiklerimizden ayrılacağına ve bu durumlara şimdiden kendilerini hazırlamak konusunda nasihatler öğretiler ve hikayeler anlatıyordu.. Sezai bir fırsatını bulup araya girmek için bir an yakalamaya çalışıyordu ki salondaki çocuklardan biri hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.. Halil çocuğa bakıp 'gerçekler çok acı değil mi? Sen şu an konuyu anlayan tek insansın' dedi..
11-12 yaşlarında bir çocuk ağlıyordu ve Halil ona gerçeklerin ne kadar acı olduğundan ve kendisini anladığından bahsediyordu.. Evet işin tadı oldukça kaçmış gibiydi.. Sezai'ye katılıp bu duruma bende müdahale etmeye karar verdim.Ben bu kararı verdiğim sırada Sezai çoktan kontrolü ele alma çabasına girmişti bile. Salondaki çocukların en büyüklerinden olduğu anlaşılan bir çocuk elini kaldırıp soru sorduğu sırada, karşısında soruyu sorduğu adamdan hiç ses çıkmıyordu çünkü Sezai dil kaslarını ses ve dudak kaslarını ele geçirmiş Halil in konuşmasına izin vermiyordu.. Halil boş bulunduğu için gafil avlanmış ve ne kadar cevap vermeye çalışsada beceremiyordu..O an ruhumuzun bin kat derinlerine gömülüp uzun bir süre oradan çıkasım yoktu çünkü manzara bir felaketti.. Karşılıklı kasları zorlamanın getirdiği yüz kızarıklığı bir tarafa, Halil konuşmaya çalıştıkça harflerin ağızdan 'ağğğğ,hövğğ,ssss,tssss' gibi nidalarla çıkması, eğitimcilerin ve çocukların bu saçma manzara karşısında ki yüz ifadeleri, o an oradan sihirli bir değnekle ışınlanma isteği uyandırdı. Napıyordu lan bu manyaklar?
Sihirli bir değneğim olmadığına göre bedeni oradan ışınlayamazdım..Acilen bir şeyler yapmalıydım ama ne? Aklıma gelen tek şey varolan duruma tüy dikmekten başka bir işe yaramadı ama yaptım..Onlar dil, ses, dudak kası savaşı yapa dursun, ben miğde kaslarımızı harekete geçirip, sabah yemiş olduğumuz kızarmış ekmek üstüne sürülmüş ev salçası, bir kaynamış yumurta, bolca yenmiş domates, salatalık, zeytin, peynir ve kahveden arta kalanları ağız ve burun kanalıyla masaya boşalttım.. Evet yaptım bunu..
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum..Belki 1 saat belki 1 dakika hatırlamıyorum.Yaptığım şey kavgayı sona erdirmişti ama sonuçlarını düşününce anlık bir bilinç kaybı yaşamış olmalıyım..Sessizliği bir eğitimcinin titrek sesi bozdu..
' İyi misiniz Halil bey?'
Halil peçeteyle ağzımızı sildi.Ürkütücü bir sakinlikte 'hepinizden özür diliyorum, işte aşk insanı bu hale getiriyor' dedi..
Sonra yarım ağızla sevimli bir gülüş atıp 'Şaka bir yana konser turnesi, set yoğunluğu ve uykusuzluk sanırım miğdemi bozdu üzgünüm lavaboya gidip hemen geliyorum' dedi..
Lavoboya kalktığında bize saçma bir gülümseme attı.Yüzümüzü yıkadı ve salona alkışlar eşliğinde geri döndü..Bütün salon rahatlamış gibiydi.Halil de bunun farkındaydı ve yine sevimli bir gülüşle 'eee kimler selfie çekmek istiyor bakalım' dedi.Salonda birden kocaman bir çığlık koptu ve yaklaşık 45 dakikalık fotoğraf faslından sonra veda edip oradan ayrılmak üzere yola çıktık..
Sezai'ninde benimde çıtımız çıkmıyordu.Arada Sezai bana 'ne yaptın sen salak bakışları atıyordu ama göz göze gelmemek için yol boyunca apartmanları,asfaltı,betonu filan izliyordum..İşin en sinir bozucu tarafı Halil'den hiç ses çıkmıyordu.Ondan çıkacak ilk cümleyi beliyorduk.Korkuyorduk çünkü ne yapsa ne dese haklıydı.Sonuçta bu söyleşi onun söyleşisiydi ve biz bunu rezil ettik..Ah salak kafa bırak işte ne anlatıyorsa anlatsın..Yol boyunca korunan sessizlik Halil in soför e 'Nevizadeye çeksene' cümlesiyle bozuldu..
'Yaptın mı beğendiğini salak şimdi içip içip bize saracak.Sabaha kadar sçıcak ağzımıza' dedi Sezai.
Senin yaptığın neydi diye çıkışmak istedim ama tartışmanın bir anlamı yoktu..Olan olmuştu..Yine depresyon dolu bir zaman dilimi ya da dilimleri bizi bekliyordu.
Aklımdan 'ne güzel bir denge kurmuştuk iyiydik yinede, şimdi tamda bahar gelmişken adamın depresyonunu tetiklemeye ne gerek vardı' diye geçirirken Halil bize dönüp 'Çok tatlı değiller miydi lan' dedi..Sayenizde gerçekleşen ruh hastası görsel sölenimizde cabası'dedi ve bi kahkaha attı..'Sizinle aynı bedeni paylaşmak çok keyifli oğlum' dedi..
Başta şaka yapıyor dalga geçiyor sandık ama hiçte öyle değildi..Gayet ciddi ve keyifliydi..'Haydi size bi rakı ısmarlıyım' dedi.Sezai de durumdan keyif almış olacak ki 'ben bira içerim hacı' dedi ve o da koca bir kahkaha attı.. 'Banada bu durumda Türk kahvesi içmek kalıyor sanırım' deyip saçma bir kahkahayla onlara katıldım..
Her zaman gittiğimiz mekanların dışında başka yerler keşfetmeye karar verdik.O mekan senin bu mekan benim dolaştık durduk.İnsanlarla sohbet ettik..Sezai gereksiz danslarını sergiledi.Bolca kahkaha attık.Ertesi sabah saat 6 da set varmış hiç birimizin umrunda değildi.Resmen üçümüzde ortak bir mutlulukta buluşmuş ve sabahlar olmasın istiyorduk..Öylede oldu..
Set mi? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Sanki uykusuz olan yorgun olan sabahlara kadar sürtmüş olan biz değilmişiz gibi enerjik ve keyifli bir 14 saat geçirdik sette..
Eve geldiğimizde artık bütün enerji tükenmiş ve yorgunluktan bacaklarımız titriyordu..Koltuğa kendimizi nasıl attık bilmiyorum..
Halil yarı baygın bir şekilde 'iyi atlattık beyler' dedi..Sezai yarı baygın gözlerimizle ' neşelenme oğlum sen, bu kadar fazla neşe bünyemize yaramıyor' dedi ve son kalan güçle koca bir kahkaha attı.Halil ve bende katıldık bu gülme seremonisine..
Kahkaha ata ata, oracıkta, o koltukta, birbirimize sımsıkı sarılıp, derin bir uykuya daldık...
PsikoAşk... Konu harika, akicilikta çok iyi ama bazi yerlerde kelimeler gereksiz yinelendigi için biraz bozmus:) samimi yorum yapmak istedim, affola..
YanıtlaSilSenin şu Halil ve Sezai çok tatlı biliyor musuun :))
YanıtlaSilİyi kurgu. Tekin üçe bölünüşünü okumak güzeldi.
YanıtlaSilÖzel adam .. başka hayatta karşılaşırız belki ?
YanıtlaSilHalille Nermini Sezaiylede Sedayı tanıştıralım herkes huzuru bulsun bence
YanıtlaSilKeşke hergün yazsan kuzum hele ilk paragraf..
YanıtlaSilpeki bunu bi senaryo haline getirip bişeyler yapmayı düşünmez misin? okumak müthiş keyifli ama eminim bunun görsel hali de çok iyi olur.düşün lütfen düşün lütfen düşün lütfen düşün lütfeeen.saygılar :)
YanıtlaSilİlk paragrafı okurken dedim olmamış fakat kurguyu görünce çok beğendim, süper olmuş. :)
YanıtlaSilsabah kalktıklarında gördükleri görüntü karşısında şok geçirirler. Sezai, Halil'e 'ulan bu aramızda yatan dip boyası gelmiş tuhaf kızda kim? madem aramızda neden kıyafetleri hala üzerinde' der. Halil kızı biraz süzer ve sonra işemeye gider bu sırada Sezai küfürler yağdırmaya başlar sağa sola çünkü hiç bir şey hatırlamıyordur oysa ki gecede kafayı bulmamışlardı.Halil gelir ve kızı uyanmış bir halde bulur ve sorar 'kadın kadın gözlerimin içine bak ve bana doğruları söyle nesin sen inmisin cin misin kimsin?' bunun üzerine kız kahkahalara boğularak cevap verir.'Yaptığınız çok ayıp küçük bey beni nasıl hatırlamazsınız ben sizin ilham perinizim, ben sizin tanrınızım' der ve kahkahaları hıçkırıklara dönüşürken evi terkeder... Mutlu son
YanıtlaSil